Ana içeriğe atla

En değerli misafirim,



Bugün bıraktığın anılarınla boğuşuyorum odamda..
Sen düzenlemişsin her tarafı.
Her taraf sen kokuyor,sen var gibisin aslında
ya da ben senin hayalinle süsledim her tarafı..

Son nefesleri vericeğimiz güne kadar kalamadın.
Oysa tahminimce otuz sene kalmıştı benim son nefesime.

Bir yaşam vaad ettim ben sana,bu evin içinde.
Kabul etmiştin.
Meğer sen hep bu izbe evin penceresinden bakıyormuşsun.

Ben seni elimden geldiğince ağarlamaya çalıştım.
Yapamamışım.
Bazen bu evi talan etmişiz o saçma sapan kavgalarla.
Hala kırık dünlerin etkisi var bütün yarınlarda
Sen bu evin karanlığı ile başedemedin sevgilim.
Bense o karanlığın en ücra köşesinde yaşıyorum şimdi.

Bavulunu toplamış misafirin ayaklarına kapanmak değer mi?

Kapıları kilitlemeli mi bir yere kaçmasın diye sevgili

Bu evi yıkma sevgilim.
Ben burada yaşıyorum.
Ben buradayım hep.
Hep seni bekliyorum kapılar pencereler açık
duvarlar yıkık
ama yine ışık yok sen olmadıkça
hala karanlık

Dışarısı çok korkunç sevgilim gitme.
Gitme,seni izlemek zor başka evlerin içinde.
Başka düzenlerle.
Başka aşklarda
Başka sevgilerde
Başka dudaklarda

Sen başkalaştıkça

Seni kimse almadı benden ama alacaklı gözler var etrafta.
Senin kalbin yabancılaştı şimdi insanlara.
Ama biliyorum tanıdık birisi çıkacak o insanlar arasında.
Seni benden kimse almadı
ama beni benden sen aldın be sevgilim.
İşine yaramam bırak beni.

Bırak kırılmış kalbimi.
Bırak umutlarımı.
Bırak gülücüklerimi.
Bırak yalan tebessümlerimi.
Beni yalnız bırak bu evde ama sende ol içinde.

Ben bu aşk sorumluluğunu üstlenemedim.
Her şeyden çok sevmek yeterli olmuyormuş demek.
Bilemedim.
Gitmeni kabullenmeyi bilemedim.
Hayatımın tadını kaçırdın,o yüzden tadını çıkarmayı bilemedim.
Bu evi kendim yıkmayı bilemedim.
"Başka evlerde senin mutluluğun" dediler taşınmayı bilemedim.

En mutsuz olduğum anlarda sen olmadıkça Ağlamayı bilemedim.

En gülünç esprilere kahkahalar atarken içten Gülmeyi bilemedim.

Şimdi Tek bildiğim dışarıya baktığın pencerelerden seni izlemek

Ya gel bu eve yeniden
ya da git bu mahalleden

Penceremdeki manzaram olma.

Gözümdeki yaşlar olarak karış yağmurlara

Terket bedenimi,ben terketmeden.
Benim yarınım ol , umudum değil

Gelirsen de hiç gitme.
Benimle paylaş bu evi ve ev arkadaşım ol

Misafirim değil...



Berk Bayındır. 

~

Yorumlar

  1. Bu düz yazısal bir şiirmiş..
    Demiştim ki,rapciymiş sanırım? .D

    Berk Bayındır'da;
    Sanki Berk Bay'a ait der gibi.

    YanıtlaSil
  2. evet rapçi .D

    hiç öyle düşünmemiştim , değişik yani .)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...

Çalılara Takılan Hayatlar

Hayatın bunca kaosuna terk edilmiş olmayı tabi ki dilemezdim ama hiçbir şey düşündüğüm ve istediğim gibi gitmedi. Öyle ki gitmeyecek de.  Paranın ve işin, sevgiye tercih edildiği bir hayatın içinde nefes alıyor olmak canımı ne kadar yakıyor bilemezsiniz. Yokların içinden var etmeye çalıştığım bunca hayat planı, yerini bulamayan kocaman bir sevgi ve başkalarının değer yargıları arasına sıkıştırılmış değer sorunsalı. Nedendir bilinmez başkalarının düşünceleri arasında kaybolmaya can atan insanoğlu, bu düşünceler çerçevesinde hayatını idame ettirmeyi öğreniyor ama kendi kararlarını verebilmeyi ve verdiği kararlarla mutlu olmayı beceremiyor.  İnsanoğlunun insiyatifine bırakılan bu hayatlar ne yazık ki yaşam telaşı içerisinde bölünmeye uğruyor. İş, aile, para, birliktelikler, akadaşlıklar... İstiyoruz ki hayatımız parçalansın ama bütün parçalar bizde kalsın. Peki sonra? Bir araya getirilemediği zamanda elinizde avucunuzda kalan şeyler sadece birbirinden kopmuş parçalar oluyor. Sonr...