Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.
O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.
Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan akıllandığını nasıl anlar ? Duygusal olarak hata yapmamayı nasıl garantileyebilir ? Hayatımdaki herif böyle pasta yapmayı nerden öğrendi demeyi isterdim ama pastadan daha can alıcı noktalar olduğunu düşününce sorumu daha da güzelleştirerek şu şekilde sormaya karar verdim; Farklı idealleriniz ve farklı öncelikleriniz var diye geride bıraktığınız insanları sevdiğinizi mi düşünüyorsunuz? Neyse ki sevgi tanımlarımız aynı değil. Size sevgi diye öğretilen şeyin boktan bir imza ile gelen zorunluluk olduğu yalanına kendinizi inandırmış olabilirsiniz. Ancak sevgi böyle bir şey değil ve gerçekten sevildiğinizde bu konuda artık uykudan uyanmış olmanız gerekiyor.
İdeallerinizin arasına sıkıştırdığınız sevgi saçmalığına inanmaktan vazgeçin lütfen. Sevgi eylem gerektirir. Aksine inanıyor, aksini düşünüyor ve bunu istiyor olsaydık yüksek ihtimalle masallarda sözlü olarak anlatılan aşk kahramanlarına aşık olurduk gerizekalılar, size değil.
Yorumlar
Yorum Gönder
Ellerinizden öper :)