Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hayatımın Gri Kısımları

Bu aralar ruh halim tam bir Ebru Gündeş. Dertler benim çile benim takılıyorum. Sorsanız dünyanın en büyük derdi bende. Nankörüm nankör. Dışardan flash tv gibi görünen ruh halim, içime bakıldığında samanyolu'nu yansıtıyor. Anlamsız bir şekilde hayatın sillesini yemiş gibi hissediyorum. Ve tabi ki her yazımın bir kısmında geçen ' insanları anlayamadığım ' kısmı bu yazımda da mevcut. Sırf Ebru Gündeş gibi hissettiğim için  yazmak istedim. Gönül isterdi ki sesim de bu kadar gür olsun şarkılarla anlataydım derdimi. Ama tabi ki standart bir insan sesine sahip olduğumdan bu işlere devam etmedim. Evet devam etmedim diyorum çünkü küçük çaplı - duşta olsun, yayına girmeden önce stüdyoyu hazırlarken olsun, yemek yaparken olsun - denemelerim oldu. Baktım hayran kitlem azalıyor hemen bu işleri bırakıp medya hayatıma kaldığım yerden devam etmeye karar verdim. En son insanlar diyorduk sanırım. Yok yok ben anladım, insan ırkının birbirine faydası yok. Ne geliyorsa insandan insana geliy

Sen Gel Bence

Öyle sanıyorum ki bir çırpıda büyüdüm. İçimi büyüttüm. Kalbimi, duygularımı, değerlerimi büyüttüm.. Hayatın tarafıma ne denli olgunluk gösterdiği ortada.. İş başa düşüyor ki kendi dersini bir güzel sindirmek zorunda kalıyorsun. Hümanist bir insan olmanın getirilerinden biri olsa gerek, herkesi haddinden çok sevebiliyorum. Tanımadığım, görmediğim, duymadığım birini sırf yazılarından sevebiliyorum. Bir çok insanın gerçekte idrak edemediği "Aşk" ın görülmeden de yaşanabileceğine inanıyorum. Demeyiniz ki bu kız sanal seviyor. yok efendim öyle değil. Hemen aklınızdaki soruları yanıtlıyorum. Biz ( ben ) çok yoğun çalışan insanlar olarak, gecemizin gündüzümüzden ayrılmadığı zamanların bolluğundan; bırakınız sevmeyi, sevişmeye bile vakit bulamayan insanlarız. Gönül ister ki ben de sevdiceğimin saçlarına okşayayım, ben de sabahları kalktığımda işe gitmeden önce ilk onu göreyim yanımda, yastığımın soğuk tarafında. Ama olmuyor efendim. Ya gelen vakitsizlikten sıkılıp gidiyor ya da z

Sen Gidersen

Sahip olmadığım kelimelerim var benim. Cümle haline geldiklerinde aitliğini daha da yitiren, kişiler tarafından anlamsızlaştırılan kelimelerim. Yorgunluğum ve tükenmişliğim ne yazık ki yazılarıma da geçiyor. İster istemez okuru sıkıyor ve bunaltıyor olabilirim. Ama inanın bu ara sahip olduğum tek şey bol sıkıntı ve çözümü olmayan problemler.  Hayatımın durma noktasına geldiğini düşünüyorum. Keşke daha güzel bir anında durdurabilseydim. Keşke engel olabilseydim zamanın bu denli sıkıntılı ilerlemesine. Monotonlaşan hayatımın gözlerimin önünde daha da berbat olmasına dur diyebilseydim.  Mesela ' sen ' li zamanlarda durdurabilseydim.. Keşke senin olduğun zamanki gibi kalabilseydi her şey. Biraz daha sadeydi o zaman kelimeler. Biraz daha durgun, biraz daha kız çocuğu..  Sen yokken kelimelerim yok. Kalbim olabildiğine yalnız. Ruhum sen öte.. Sen yokken dolmuyor damarlarıma kan.  Islatmıyor yağan yağmurlar. dokunmuyor bebek kokuları. sevmiyorum bıyığı olan insanları. 

Abilerin abisi Murat Gürman

Hayatta işimden önce en önemli şeyin her zaman patronum olduğunu düşündüm. Aslında bunu düşünmeme sebep kendi patronum. Patron dediğime bakmayın abilerin abisidir kendisi. Görüp görebileceğiniz en iyi ' üst ' tür. Yeri geldimi kızar, bağırır ama bağırırken bile dudakları titrer. İyi gününüzde de kötü gününüzde de yanınızda olur hep. Eski sevgiliniz yeni birini bulduğunda ne kadar ' şimdi elele geziyolardır, acaba napıyolardır ki, sen de çalışıyosun işte onlar beraberken ' dese de bilirim ağlamıyım diye tesellinin en büyüğünü eder. Kalbi o kadar tertemiz ki, diğer insanlardan çok rahat sevebilirsiniz onu. Daha önce birinin hastalığı için istediğiniz izinlerden dolayı, tekrar izin istemeniz gerektiği zaman telefonu ' yine kim hasta, yoksa bu sefer de sen mi hasta oldun ? Tamam tamam gelme yarın gelirsin ' diye açar ve doğru düzgün konuşmanıza bile müsade etmez. Bilir çünkü kimse için değil, sırf ona laf söylemesinler diye bile gelirsiniz işe. Ama o yine de izin ve

Olmadı, Olamadı, Olduramadım

Duygu karmaşalarım giriş cümlelerim kadar anlamsız. Kafasında soru işaretleriyle yaşamaktan yorulmuş biri olarak tek yapabildiğim kahve içmek. Sanki olup biten onca şeyin yükünü hafifletirmişçesine sürekli kahve yapıyorum kendime. Pazar sabahlarının getirdiği yüksek dozajdaki mutsuzluktan olsa gerek yine mutsuzluğun sınırlarını zorluyorum. Sizce de hiçbir şeyin doğru gitmediği gün bu gün değil mi ? İster istemez yaptığınız ama asla gerçekleştiremeyeceğiniz  onca plan mesela. Kendinize ayırmanız gereken en uygun gündür aslında, ama katii suretle kendinizi bulamazsınız o gün. Bakınız ben çalışıyorum. Ne kadar kendime vakit ayırmak istesemde olmuyor. Yapmam gereken montajlar ve sorumlu olduğum bir Ceviz Kabuğu var. Mutsuz musun diye sorarsanız değilim. İşimi tahmin ettiğinizden çok daha fazla seviyorum. Ama işim dışındaki her şey mutsuzluk sebebim. Yolunda gitmeyen o kadar çok şey var ki, işimle boşlukları dolduramıyorum. Cumartesi gecesi telefonum çaldı. Saati umursa

Çarşamba Sabahı

Çoğu zaman bir şarkıya eşlik ederken buluyorsanız kendinizi, mutlusunuz demektir. Kesin bir yargı olarak düşünün bunu. Düşündüğünüz kadar gerçek olabiliyorsunuz çünkü. Sevdiğiniz kadar atar kalbiniz ve inandığınız kadar varlığınızı hissedebiliyorsunuz. Giriş cümlelerini sevmesem de her şey orada başlıyor aslında. Nasıl başlarsanız öyle son buluyor cümleleriniz ve her daim günleriniz. Geç uyanmanın verdiği yorgunluk ve günün yarısını tüketmişliğin getirdiği pişmanlıkla kendime, kendimi affetmem için kahve yaptım. Suyun kaynama noktasına gelmesini beklerken beni yoran şeyin uyku değilde bir takım yaşanmışlıklar olduğunu farkettim. Telefonum çaldı o sırada. Arayanın O olmamasını dilemiştim odaya giderken. - Yine beceremedim şu dilek işini. - Telefonumun ekranında adı yazıyordu. Gereksiz bir telaş yaşadım bir kaç saniye içinde. Aylar sonra neden aradığına dair hiçbir yakıştırma yapamadım. Kendi kendimle imtihanımı verirken ona özel olarak ayarladığım zil sesi tonu arka fonda geçmiş

Kesinlikle - Belki

Bazen içinize öyle sıkıntılar çöküyor ki , sonunuzu göremez oluyorsunuz. Anlık mutluluklarınız uğruna bütün hayatınızı alt üst edebilecek şeyler yapabiliyorsunuz. Önceden güvendiğiniz birinin şimdilerde güven duygusunu haketmediğini anlıyorsunuz. Engel olamadığınız zaaflarınız bi yana, kendinizle baş edemiyorsunuz bile.  Aptal olmanın verdiği gurur kırıcı durum, her an her saniye ben burdayım dercesine hatırlatıyor kendini. Başınızı yastığa koyduğunuzda en çok hatalarınız geliyor aklınıza. Defalarca pişman oluyor ve pişman oldukça başa dönüyorsunuz.  Eskisi kadar masum olmayan duygularınız artık nostalji serilerinde boy gösteriyor. Hiç açılmayacakmışçasına çatılara kaldırılmayı hak eden kutularda saklanıyor.    Karanlıklar sahip çıkıyor size ait olan her şeye. Gerçek olmasını istemeyeceğiniz şeyler yerine yaptığınız tercihlerle bir ömür geçirmeye mahkum ediliyorsunuz. Ediyorsunuz.  Ne kadar idam edilen siz olsanız da arka planda size ait bir idam kararı oluyor.  Müc