Ana içeriğe atla

ve O '

gecenin içinde kayboluyorum
karanlık beni içine çekiyor
gökyüzüne baktıkça dahada derinleşiyor etraf
yaktığım son sigaranın dumanını çekiyorum içime
simsiyah gökyüzünde umut arayan bulanık bulutlarla ilerliyor dakikalar
içime çektiğim dumanı üflüyorum
denizde kaybolmuş balıklar gibi bir çıkış yolu arıyorum sanki
bir nefes daha çekiyorum
üflediğim her duman bulanık bulutlara karışıyor
bir bulut daha ekliyorum gecenin sonsuzluğuna
sanki hiç birşey olmamış gibi ilerliyor sol tarafıma
üzerimde bir ağırlık var
sigaranın verdiği rahatlıkla yıldızları sayıyorum
1 2 3 derken dahada çoğaldıklarını farkediyorum
yarına umutlarla çoğalan yıldızlar gibi yelkovanın akrebe ilerleyişini sayıyorum
saniye saniye görüntüleniyor gözlerimde bulutların birbirne karışması
yıldızları kaybediyorum sabaha yaklaştıkça
gecenin büyüsü yok oluyor
gün sabaha uyandıkça etraf kızıllıklarla yankılanıyor
gökyüzü tatlı tatlı yanıyo sanki
bir iki yıldızın peşinden koşarken farkediyorumki onlarda kalmamış artık
hayal kırıklığı gibi görünsede yeni bir gün,yeni bir nefes,yeni bir uyanış bu yaşanılan
güneşin saklandığı yerden çıkmasıyla yüzüm yansıyor pencerelere
oturduğum yerden kalkıyorum
sabahın ayazı üşütüyor gözlerimi
ürkek ruhum sarsılıyor garip bir ayazla
son bir nefes daha alıyorum sigaramdan
farkediyorumki oda yıldızlar gibi eriyip gitmiş gün ışığıyla
dumanı içime çekiyorum
ve kahrolası çöplüğe bir izmarit daha bırakıyorum
yeni doğan güneş gözlerimi kamaştırıyor
tıpkı hayata yeni uyanan bir bebek gibi..
ve evet son buluyor bu uyanışla gece
günaydın salı sabahı
uyan kahvaltı vakti..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...

Çalılara Takılan Hayatlar

Hayatın bunca kaosuna terk edilmiş olmayı tabi ki dilemezdim ama hiçbir şey düşündüğüm ve istediğim gibi gitmedi. Öyle ki gitmeyecek de.  Paranın ve işin, sevgiye tercih edildiği bir hayatın içinde nefes alıyor olmak canımı ne kadar yakıyor bilemezsiniz. Yokların içinden var etmeye çalıştığım bunca hayat planı, yerini bulamayan kocaman bir sevgi ve başkalarının değer yargıları arasına sıkıştırılmış değer sorunsalı. Nedendir bilinmez başkalarının düşünceleri arasında kaybolmaya can atan insanoğlu, bu düşünceler çerçevesinde hayatını idame ettirmeyi öğreniyor ama kendi kararlarını verebilmeyi ve verdiği kararlarla mutlu olmayı beceremiyor.  İnsanoğlunun insiyatifine bırakılan bu hayatlar ne yazık ki yaşam telaşı içerisinde bölünmeye uğruyor. İş, aile, para, birliktelikler, akadaşlıklar... İstiyoruz ki hayatımız parçalansın ama bütün parçalar bizde kalsın. Peki sonra? Bir araya getirilemediği zamanda elinizde avucunuzda kalan şeyler sadece birbirinden kopmuş parçalar oluyor. Sonr...