Ana içeriğe atla

Kendimi Beklerim Oralarda

O kadar uzun zaman olmuş ki yazmayalı, kelimelerimi unutmuşum.
Cümlelerimin yapısı değişmiş...
Uzun zamandır, yazmaya hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı belki de.
Nankör bi yazarmışım sanırım. 
Bunu da becerememişim.
Olmayan hiçbir şey gibi bu da olmamış. Bu da gitmemiş.
Gerçekten de bu kadar mıymış diye sormaya başladım kendime.
Önceleri yazmayı o kadar severdim, o kadar ki her fırsatta burda bulurdum kendimi.
Yazamıyorum artık. Cümlelerimi toparlayamıyorum. 
Ne zaman bloğu açsam hüznün en dolusu kaplıyor içimi.
Parmaklarım titriyor, gözlerim doluyor, nefes alışımda ki tedirginlik artıyor...
Harflere dokundukça sanki daha da artıyor her şey. 
Bir daha fazla,
bir daha kalabalık,
biraz daha üstüme geliyor kafamdaki, kalbimdeki her şey.
Bıraktım o yüzden yazmayı.
Bırakmak istemeye istemeye bıraktım.
Artık şarkıları kendimi duyamayacak kadar yüksek sesle dinliyorum.
İnsanlar konuşunca dinleyemiyorum.
Yeni biriyle tanışmak istemiyorum.
;En sevdiğim şeylerden nefret eder oldum.
İçim sürekli üşür halde.
Isınamıyorum.
Camlardan baktıkça midem bulanıyor, kafam daha da karışıyor yüksekleri gördükçe.
Gökyüzünden korkuyorum mesela.
Denizler ölüm kokusu gibi.
Kuşlar bile eskisi gibi uçmuyor. 
Duyduğum her ses sabah karanlığı gibi.

Belki daha sonra yine gelirim.
Kelimelerimi cümlelere yakıştıracak kıvama gelirsem tekrardan, 
sabah kahveleri 5 geçe yapılırsa yine...

Ben beklerim kendimi, oralara bir yere gelirsem.





aloha.


Yorumlar

  1. söylenecekler arttıkça söylenenler azalıyor...

    YanıtlaSil
  2. keşke söylenecek bu kadar çok şey olmasa dedirtiyor böyle durumlar

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...

Çalılara Takılan Hayatlar

Hayatın bunca kaosuna terk edilmiş olmayı tabi ki dilemezdim ama hiçbir şey düşündüğüm ve istediğim gibi gitmedi. Öyle ki gitmeyecek de.  Paranın ve işin, sevgiye tercih edildiği bir hayatın içinde nefes alıyor olmak canımı ne kadar yakıyor bilemezsiniz. Yokların içinden var etmeye çalıştığım bunca hayat planı, yerini bulamayan kocaman bir sevgi ve başkalarının değer yargıları arasına sıkıştırılmış değer sorunsalı. Nedendir bilinmez başkalarının düşünceleri arasında kaybolmaya can atan insanoğlu, bu düşünceler çerçevesinde hayatını idame ettirmeyi öğreniyor ama kendi kararlarını verebilmeyi ve verdiği kararlarla mutlu olmayı beceremiyor.  İnsanoğlunun insiyatifine bırakılan bu hayatlar ne yazık ki yaşam telaşı içerisinde bölünmeye uğruyor. İş, aile, para, birliktelikler, akadaşlıklar... İstiyoruz ki hayatımız parçalansın ama bütün parçalar bizde kalsın. Peki sonra? Bir araya getirilemediği zamanda elinizde avucunuzda kalan şeyler sadece birbirinden kopmuş parçalar oluyor. Sonr...