Ana içeriğe atla

Abilerin abisi Murat Gürman

Hayatta işimden önce en önemli şeyin her zaman patronum olduğunu düşündüm. Aslında bunu düşünmeme sebep kendi patronum. Patron dediğime bakmayın abilerin abisidir kendisi. Görüp görebileceğiniz en iyi ' üst ' tür. Yeri geldimi kızar, bağırır ama bağırırken bile dudakları titrer. İyi gününüzde de kötü gününüzde de yanınızda olur hep. Eski sevgiliniz yeni birini bulduğunda ne kadar ' şimdi elele geziyolardır, acaba napıyolardır ki, sen de çalışıyosun işte onlar beraberken ' dese de bilirim ağlamıyım diye tesellinin en büyüğünü eder. Kalbi o kadar tertemiz ki, diğer insanlardan çok rahat sevebilirsiniz onu. Daha önce birinin hastalığı için istediğiniz izinlerden dolayı, tekrar izin istemeniz gerektiği zaman telefonu ' yine kim hasta, yoksa bu sefer de sen mi hasta oldun ? Tamam tamam gelme yarın gelirsin ' diye açar ve doğru düzgün konuşmanıza bile müsade etmez. Bilir çünkü kimse için değil, sırf ona laf söylemesinler diye bile gelirsiniz işe. Ama o yine de izin verir. Genelde ' Gerizekalı ' der yakın olduklarına. Ama öyle dediğine bakmayın, öyle sever o. Kendisinin ham maddesi samimiyetten gelmektedir çünkü. Nereye giderseniz gidin sizi biraz mahçup eder. Çünkü hesabı genelde kendisi öder. Yani manen borçlandığınız yetmiyormuş gibi maddi olarakta borçlanırsınız. Yan odasında eğer o çalışırken çok gülerseniz duvara vurup uyarır, sonra hızını alamayıp yanınıza gelir ' yavaş gülün lan çalışıyoruz ' der. İş'te boş vakit bulunursa genelde onun odasında toplanılır. Küçük bir piknik ortamı dizayn edilir. Sürekli diyete girer ama etçil olduğu için genelde o diyet bozulur. Sayemde tarçınlı su içmişliği bile var. Ama korkmayın diyete yine başlar. Genelde ekibi kızlardan oluştuğu için kız muhabbetlerine ve dedikoduya alışıktır. Sigaradan nefret eder. İçiyosunuz diye de bir ton laf söyler. Bilgisayarının altına soğutucu olarak bardak altlığını koyar. Haberden nefret etse de medya sektörüne girdiğinden beri ' haber ' peşini bırakmamıştır. Program insanıdır ama kendisi. Bir şeye sinirlenmişse, konuyla alakalı olup olmaması önemli değil, gözü kimi görürse ona kızar ama sonra hemen geçer. Anlarsınız zaten bişey söylemezsiniz. Bilirsiniz çünkü kalbini, içini, kafasından geçenleri. Her cuma " masamı yerinde istiyorum yoksa ... " şeklinde tehditler savurur. Masasına aşık bir adamdır kendisi. Kızı var  Ela. Dünyalar tatlısı. Küçücük minnoş bir şey. Sevgi abla var eşi. Çok sever kendisini. Çokta sıcak kanlıdır tatlıdır. Tıpkı kendisine benzer aileside. O yüzden iş yerinde de aile gibi olursunuz onunla. Çünkü aile kavramını çok iyi bilir.

İşin özü bal gibi bi adamdır Murat abi.
Şartlar itibariyle bi eksiklik yaratıp gitti bir kaç gün önce. GS TV de başladı. Giderken hem sevindik hem de çok üzüldük. Ağlamadık ama ağlamaktan beter olduk. O da anlamış olacak ki pek bozuntuya vermedi. 

Şimdi Murat abiye sesleniyorum, 
olaki yeni ekibini bizden daha çok seversen kan çıkar.
Senin gibi patron görünümlü ama özünde abiden daha öte birini bulamicam diye çok üzülüyorum. Sektörü bırakası geliyo insanın diğer patron bozuntularını gördükten sonra.

Vedalardan hoşlanmam.

Ve son olarak, 

En çok biz severiz seni.


Murat Gürman'a saygı sevgilerimle.
Canım abim.


Not: cuma günü masanı yerine getirtmedim. Sırf sen yoksun diye.

Yorumlar

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Eylül akşamı ..

Belki benim kağıt bir şekilde döne dolaşa senin cebine girmiştir.. Aynı anda başka insanlara Seni seviyorum demişizdir. Mutlak güven duygusuyla başımızı Başka omuzlara dayamışızdır. Olamaz mı? Olabilir. ♥

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan akıllandığını

Gülerken Gözleriniz Kısılmasın

Bazen düşünüyorum da en büyük yanlışı ben yapmışım sanırım. Uçsuz bucaksız bir ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi.Yolunu bulamayanlarla aynı havayı soluyorum sanki o ormanda.Her şey birbirine benziyor.Birkaç adımda bir duruyorum.Etrafıma bakıyorum.Kendi çevremde dönüyorum.Tanıdık bir yüz , bir ses arıyorum.Bulamayınca kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini anlıyorum.Buraya kadar nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyorum.Her şey kesik kesik.. Zaman kavramını yitirmiş gibi ne öncesini ne de şimdiyi hatırlayabiliyorum.Korkuyorum.Kandırılıyorum belki de.İnanmam gerektiğini düşündüğüm doğrularım var.Yanlışlanabilir olsalar da bunu yapıcak kimse yok.Yalnız demeye de dilim varmıyor.Öyle de değil aslında.Bulunduğum ortamın, durumun getirilerine maruz kalıyorum.Çaresizim.Elimden gelen şeyleri uygulamaya kalktığımda boşluğa düşüyorum.İster istemez kendimi suçluyorum.Çıkış yolları hep bir şeyler kaybettirir karşılığında.Buna hazırmıyım bilmiyorum. Her başlangıcım bu sefer farklı olaca