Ana içeriğe atla

Zaman Sen Gibi

Bazen öyle bir an oluyor ki, ne ben ne istediğimi biliyorum ne de onlar... Çoğu kez bir çıkmazın içinde buluyorum kendimi. Çoğu zaman aşık olmaya beş kala. Ama en çok da duygularımı bastırmaya çalışırken buluyorum. Hayır diyorum bu sefer o sefer değil. Bu adamdan 2 yıl önce vazgeçmiş olman gerekiyordu, şimdi vazgeçemezsin onca çabandan.
Sonra dönüp bakıyorum ki aynı yerdeyim. Aslında ilk günkü gibi heycanım varmış hala. Hala içim titriyormuş adını duydukça. Sarılınca geçiyormuş her şey. Onun dışındaki her şey bulanıklaşıyormuş. Bunların hepsi olurken imkansızlık geçmiyormuş hiç. Bir şeyler hep imkansız kalıyormuş. Zamanmış tek geçen şey. Ne ilaca ne de zamana ihtiyacım vardı oysaki. Kalbimin atmasına sebep olan adamdı tek ihtiyacım. Nefes almama sebep bir o adamdı.  
Ne acıdır ki olmaz. Neye ihtiyacın varsa o olmaz. O yüzden şimdi kırmızı papuçlarımı giyip çıkmak istiyorum evden. Alışabileceğim, yokluğuyla savaşabileceğim bir yerde olmaya ihtiyacım.
Kaybedemem. Bu sefer olmaz.

Ve ben
Küçük bir kız çocuğu gibi yine korkak.
Yine elimde umutlarım.
Yine dizlerim aşktan yara.
Sen gel
Kalbim iyileşsin.


Yorumlar

  1. çok güzel ve samimi yazmışsınız. üstteki şiir size mi ait acaba? alıntı yapmak isterim:)
    http://lovejoyjr.wordpress.com

    YanıtlaSil
  2. Fotoğraftaki şiir bana ait değil eğer ondan bahsediyorsanız, istediğiniz şekilde kullanabilirsiniz o yüzden :)
    Beğenemenize de çok sevindim teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...

Çalılara Takılan Hayatlar

Hayatın bunca kaosuna terk edilmiş olmayı tabi ki dilemezdim ama hiçbir şey düşündüğüm ve istediğim gibi gitmedi. Öyle ki gitmeyecek de.  Paranın ve işin, sevgiye tercih edildiği bir hayatın içinde nefes alıyor olmak canımı ne kadar yakıyor bilemezsiniz. Yokların içinden var etmeye çalıştığım bunca hayat planı, yerini bulamayan kocaman bir sevgi ve başkalarının değer yargıları arasına sıkıştırılmış değer sorunsalı. Nedendir bilinmez başkalarının düşünceleri arasında kaybolmaya can atan insanoğlu, bu düşünceler çerçevesinde hayatını idame ettirmeyi öğreniyor ama kendi kararlarını verebilmeyi ve verdiği kararlarla mutlu olmayı beceremiyor.  İnsanoğlunun insiyatifine bırakılan bu hayatlar ne yazık ki yaşam telaşı içerisinde bölünmeye uğruyor. İş, aile, para, birliktelikler, akadaşlıklar... İstiyoruz ki hayatımız parçalansın ama bütün parçalar bizde kalsın. Peki sonra? Bir araya getirilemediği zamanda elinizde avucunuzda kalan şeyler sadece birbirinden kopmuş parçalar oluyor. Sonr...