Yazmayı bırakım. Diğer her şeyi bıraktığım gibi.
Büyüdükçe fark ettim ki çoğu kelimenin içi zaman içinde boşalmış. Söylenicek o kadar çok şey varken kurulacak bütün cümleler yutulmuş.
Sarıldığım yorganın kişisel bir vageçişle birleştiği noktalarda büyük bir depresyonun başladığını fark etmeliydim. Ruhuma yansıyan bu yorgunluğun, bitmişlik hissinin dışa vurumuydu bu. Yarım bırakılan kahveler, yarısı dolu pizza kutuları, içi boş çikolata paketleri, evde üst üste yığılan düşünce dağınıklığı... Bunlar ve daha fazlası fiziksel sonuçlarıydı. Güçlü sandığım, altından kalkabileceğimi düşündüğüm bütün duyguları ruhum geri bırakıyordu sanki.
Verandanın kapısında durmuş ağaç dallarından kulaklarıma ve kalbime nota basan yaprakların çıkardığı sesleri dinliyorum. Öyle ya iç sesimi bastırsın diye biri sesi daha da açsın diye bekliyorum. Duymadığım, hissettmediğim şeylerin yok olacağına inandığımdan bekliyorum. Kendi kendime susturamadım hiç. Biri gelsin de o seslerin hepsini sustursun diye bekledim. Kendimi anlamaya, kendimi dinlemeye bile tahammülüm kalmamışken nasıl dinlerdim başka birini? Nasıl başarabilirdim çözüm odaklı olmayı.
Koca bir üzüntünün vurduğu ağaçların kıştan kalma yalnızlığı var üzerimde. Mevsim geçişlerini beklemeye sabrımın olmadığı gibi yeni bir oluşuma da açık hissetmiyorum kendimi. Alışkanlıklarından beslenen ve hayatını bunlar çerçevesinde kuran biri olarak yeniliği ne kadar sevsemde hiçbirini kolay hazmedemedim. Belirsizlil, bilinmezlik korkutmuyor mu sizi de ?
Bir Coldplay konserinin sabahına uyanmak istiyorum. Hiç olmadığı kadar heycanla yapılan güzel bir kahvaltının ardından sokak taşlarını sayarak geçtiğim caddelerde yürümek, gördüğüm her tabelayı unutmak, yanımdan geçen her omuzun bana dokunuşunu unutmak, her yüzün duygusunu kabullenmek ama umursadığımı bilmemek istiyorum. Konser saatine yakın şarkıların bilmediğim kısımlarını bile ezberden söyleyebilecek kadar içmek istiyorum. Kapı kalabalığına sinirlenip yarım saat sonrasında sahnede gördüğüm ve mikrofondan yayılan o sese avazım çıktığı kadar eşlik etmek istiyorum.
Çok daha önce mi gitmeliydim buralardan bilmiyorum. Doğanın rahatlatması bir yana, yeşile baktığımda içime ağlayan bir gözyaşım var hep. Kalbim kocaman olur. Kocaman olan o kalbimle de saatlerce toprağa ağlarım. Vücudum karıncalanır. Düşünmediğim ama içimde büyüyen onca şeyin toprağa düşüşünü izlerim. Olur bunlar.
Olabilir böyle şeyler.
Bir şeye kılıf arıyorsanız bunu oldurmak için doğru kelimeleri seçmelisiniz.
Olmaması gerekiyordu ama olabilirmiş böyle şeyler.
Öğrenmek zorunda kaldım.
Devam eder miyim?
Kim bilir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Ellerinizden öper :)