Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Olabilir Böyle Şeyler

 Yazmayı bırakım. Diğer her şeyi bıraktığım gibi. Büyüdükçe fark ettim ki çoğu kelimenin içi zaman içinde boşalmış. Söylenicek o kadar çok şey varken kurulacak bütün cümleler yutulmuş.  Sarıldığım yorganın kişisel bir vageçişle birleştiği noktalarda büyük bir depresyonun başladığını fark etmeliydim. Ruhuma yansıyan bu yorgunluğun, bitmişlik hissinin dışa vurumuydu bu. Yarım bırakılan kahveler, yarısı dolu pizza kutuları, içi boş çikolata paketleri, evde üst üste yığılan düşünce dağınıklığı... Bunlar ve daha fazlası fiziksel sonuçlarıydı. Güçlü sandığım, altından kalkabileceğimi düşündüğüm bütün duyguları ruhum geri bırakıyordu sanki.  Verandanın kapısında durmuş ağaç dallarından kulaklarıma ve kalbime nota basan yaprakların çıkardığı sesleri dinliyorum. Öyle ya iç sesimi bastırsın diye biri sesi daha da açsın diye bekliyorum. Duymadığım, hissettmediğim şeylerin yok olacağına inandığımdan bekliyorum. Kendi kendime susturamadım hiç. Biri gelsin de o seslerin hepsini sustursun diye bekled

Yeni Dünyaya İçin Atılam İlk Adımlara

Kalabalıkların içinde mutlu olduğumuzu düşündren neydi bize? Yalnızlık hissinin zamansal olarak yok olması mı? Yoksa unutkanlığa olan açlığımızı tetikleyen her hangi bir etken mi?  Sevginin her şeyi unutturduğu, aynı zamanda unuttuğumuz bir çok şeyi tekrar gün yüzüne çıkardığı gerçeğini kim yoksayabilirdi? Aslında ihtiyacımız olan kalabalıklar değil. Bizi, içinde yaşadığımız koca yalnızlıktan çıkaracak şey tek bir insan. Doğru insan betimlemesinin hayattaki karşılığı ne yazık ki terimlerin açıklamaları kadar kolay yer bulmuyor hayatımızda.  Hissedebildiğimiz, varlığından sadece bedensel değil de mental olarak da huzur bulabildiğimiz, düşüncenin başka bir bedene su gibi aktığı ve okyanusa karışır gibi karıştığı, anlayışın, hoşgörünün ve saygının bir insan formunda yer bulmasıyla yalnızlığımızdan kurtuluyoruz.  Devam eden günlerin ardından alelade bir güne uyanıyorum. En azından sabahın göz bebeklerimi boğduğu karanlık bir maviye uyandığımı düşünüyorum. Günümün, hatta bundan sonraki haya

Yakışmaz mıydık Gökyüzüne?

 Uzun süredir bazı öfke problemleri yaşadığımı fark ettim. Oldukça çabuk sinirleniyor ve sinirlendikçe kafamın içinde duvarlarda bir şeyler parçaladığımı hayal ediyorum. Ve ne yazık ki sakinleşemiyorum. Bedenemin, ruhumun bu kadar dolu olması çok yorgun hissettiriyor. Sabırlı bi insan hiç olmadım belki ama çocukluğumdan beri sakindim. Büyüdükçe tahammül sınırlarımın fazlasıyla azalmasından mı yoksa insanların üzerimde yarttığı etkilerden mi bu yıpranma payı kestiremiyorum. Kendime kahve yapmak bile gelmiyor içimden. Yağmur yağdıktan sonra pencerede kalan yağmur damlalarını sayıyorum. Boşlukta kaybolmuş gibi hissediyorum. Yön bilgisini ve hakimiyetini kaybetmiş bir araba gibi yol nereye giderse oraya doğru devam ediyorum.  Hayatın içinde kendi akışımda değil de bilmediğim birinin akışında gibiyim. Müdahale etmeye kalktıkça, yön vermeye çalıştıkça daha karışıyor her şey. Dokunma ve eleştirel payı bulunmayan yargılarla, hislerle yaşıyorum sanki.  İnsan ilişkilerinin bozulduğu, insanın baş