Gerçekten sahip olduğunuz şeylerin, yaşamsal olarak size ait olduğuna mı inanıyorsunuz?
Yapısal olarak değişen onca şey arasında gerçekten değişim kaosunun içinde bulunmayacağınızı mı düşünüyorsunuz?
Eğer böyle düşünüyorsanız çok yazık.
Aidiyet duygusunu kaybetmiş toplumlarda diye başlamıyor ne yazık ki cümlem. Çünkü toplumsal olarak kaybedilen ya da kazanılan bir olgu değil bu. Tamamen kişisel. Tamamen sübniminal. Ne gördüğün değil, ne anladığın önemlidir her zaman.
Zaman ve aidiyet.
Zaman ve diğer her şey.
Kaybettiğin, kazandığın, unuttuğun, sinirlendiğin,mutlu olduğun, hissettiğin, belki de hissedemediğin ama var olan her şeyin kapalı kutusu.
Doğrusal bir düzlemde ilerleyen ve durdurulamayan.
Sahip olunamayan.
Her daim olan ama asla oldurulamayan.
Gerçekten de yaşadığımız şey kaos değil mi?
Zamanın içinde hapsolmuş, kendine olan aidiyetini bu küçük kutunun içinde kaybetmiş et parçaları değil miyiz ?
Sorulması gerekenleri soramadığımız için
ve hatta
Sorduğumuz soruların hiçbirine tatmin edici, gerçeklik algısını kavramlaştıran cevaplar bulamadığımız için böyle değil miyiz?
Gerçekten ne istiyoruz ?
Gerçekte istiyoruz ?
Her gün özgür olamayışımızdan yakınırken, ruhumuzu da aidiyet ve zaman içinde esir tutmuyor muyuz ?
Bağlanmak tutsaklıktır.
Peki ya aidiyet ?
Peki ya zaman ?
Ahlak felsefesinin içinde boğulup, kaybolduğu şey de tam olarak zaman değil mi zaten?
o yüzden ;
kaybettik.
kaybolduk.
Yapısal olarak değişen onca şey arasında gerçekten değişim kaosunun içinde bulunmayacağınızı mı düşünüyorsunuz?
Eğer böyle düşünüyorsanız çok yazık.
Aidiyet duygusunu kaybetmiş toplumlarda diye başlamıyor ne yazık ki cümlem. Çünkü toplumsal olarak kaybedilen ya da kazanılan bir olgu değil bu. Tamamen kişisel. Tamamen sübniminal. Ne gördüğün değil, ne anladığın önemlidir her zaman.
Zaman ve aidiyet.
Zaman ve diğer her şey.
Kaybettiğin, kazandığın, unuttuğun, sinirlendiğin,mutlu olduğun, hissettiğin, belki de hissedemediğin ama var olan her şeyin kapalı kutusu.
Doğrusal bir düzlemde ilerleyen ve durdurulamayan.
Sahip olunamayan.
Her daim olan ama asla oldurulamayan.
Gerçekten de yaşadığımız şey kaos değil mi?
Zamanın içinde hapsolmuş, kendine olan aidiyetini bu küçük kutunun içinde kaybetmiş et parçaları değil miyiz ?
Sorulması gerekenleri soramadığımız için
ve hatta
Sorduğumuz soruların hiçbirine tatmin edici, gerçeklik algısını kavramlaştıran cevaplar bulamadığımız için böyle değil miyiz?
Gerçekten ne istiyoruz ?
Gerçekte istiyoruz ?
Her gün özgür olamayışımızdan yakınırken, ruhumuzu da aidiyet ve zaman içinde esir tutmuyor muyuz ?
Bağlanmak tutsaklıktır.
Peki ya aidiyet ?
Peki ya zaman ?
Ahlak felsefesinin içinde boğulup, kaybolduğu şey de tam olarak zaman değil mi zaten?
o yüzden ;
kaybettik.
kaybolduk.
Yorumlar
Yorum Gönder
Ellerinizden öper :)