Bazen öyle anlar oluyor ki kelimelere dökemiyorsunuz. Hissettiklerinizi anlatamıyorsunuz. Bu tarif edilemeyen duyguları yaşatan insandan o an bir kere daha nefret ediyorsunuz.
Aylarca aptal bir insanın peşinden gittiğime inanamıyorum. Hayatımı onun üzerine kurduğuma inanamıyorum. Olmayan şeyleri varmışçasına yaşamaktan nefret ediyorum. Her zaman olduğu gibi koca bir yalanın çevresinde dönüp durdum. Hatta dönüp durmakla kalmayıp hayatımı mahvetmesine izin verdim.
Yaptığınız aptallığın boyutlarını düşünemiyorsunuz böyle zamanlarda. Hayatınızın, hatta en önemlisi ruh halinizin nasıl etkileneceğini düşünemiyorsunuz. Böylesine karmaşık bir durumda geçen her saniyeye katlanmak inanılmaz yorucu. İstemsiz olarak tükeniyorsunuz. Zamansız afallamalar yaşıyorsunuz. İlk başlarda yanınızdan geçen her " aşk " dolu çiftin size bir şeyler hatırlatmasından korkuyorsunuz. Sonraları onlara baktıkça ilişkilerinde ne kadar " aşk " barındırdıklarını anlıyorsunuz.
İşte o ayrımı yaptığınız anda gördüğünüz " gerçek " aşk " neden " sorusunu sorduruyor size. Kalbiniz aklınıza oyunlar oynuyor. Cevap bulamadığınız " neden " sorusu biraz daha sersemletiyor. Beklenmedik anda gelen " gerçekler " tokat gibi yüzünüze çarpıyor ve sonra aldığınız derin nefes kalbinizi uyuşturuyor. Bir yerden sonra kalbinizde çalan o aşk şarkısının ritmi bozuluyor. Notalar karışıyor. Kelimeler kayboluyor. Aşk ve gerçek arasında sadakati kuvvetlendirmek için kurduğunuz tüm bağlaçlar bütün kavramları birbirinden ayırıyor. Kalbinizin atmasına sebep kelimeler ya da isimlerin anlamlarını kuvvetlendirmek için özenle seçip kullandığınız sıfatlar artık duygularınızın üstüne asit yağmuru gibi yağıyor.
İşte tam o anda başınızı avuçlarınızın arasına koyup düşündüğünüzde anlıyorsunuz kalbinizin artık yerinden çıkacakmış gibi atmadığını. Bileğinizi tuttuğunuzda, nabzınızın onun adının heceleri kısalığında yaşamayı önemli bulmadığını, boynunuzu öptüğü tam o yerden artık yaşamanızı sağlayan nefesin hissedilmediğini o zaman anlıyorsunuz.
Yok sayıyorsunuz o zaman tüm yaşananları. Bir çırpıda unutmayı göze alıyorsunuz. Onun vazgeçtiği ne varsa silip atmaya hazırsınız. Bedeninizde dokunduğu her yerin, geçen her saniye canınızı yaktığını, boğazınıza düğümlenen her kelimeyi, her tepkiyi onun ve hiçbir şeyden haberi olmayan yeni sevgilisinin yüzüne çarpmaya hazırsınız. Aylarca sizi mahveden bu yükten kurtulmaya hazırsınız.
Evet şimdi !
ama
tam da o anda beklenmeyen bir şey oluyor.
Hiç hesaba katmadığınız bir şey bütün planlarınızı alt üst ediyor.
Bir eşya,
gözden kaçırdığınız ufacık bir şey.
bütün planlarınızdan vazgeçmenize sebep oluyor.
Ondan vazgeçmektense içinizdeki nefreti kırgınlığa çevirmeyi teklif ediyor.
Duygularıyla hareket eden her insan gibi sizde yenik düşüyorsunuz gerçeklere.
Sonra..
Sonra ne mi oluyor ?
Elinizi başınıza değil
kalbinize koyuyorsunuz.
sonra sevdiğiniz adam yahut kadın hakkında artık ne hissetmeniz gerektiğine müdahale etmekten vazgeçiyorsunuz.
ve
vazgeçtiğiniz şey sadece duygularınıza müdahale etmek oluyor.
Acılarınızla yaşamaya hoşgeldiniz.
Bu belki ilk belki değil
Ama emin olun son değil.
o yüzden ,
Aşk canınızı yakana
ve
biri hayatınızı mahvedene kadar,
duygularınıza
ve
kalbinize sahip çıkın.
Ayrılığı tatmış bir çok kişiden duyulan sözlerdir,kimisi kendini tatmin etmek için kimisi unutmak kimisi bilmem ne için yazar.Hiç biri umurumda değil aslında da bunları yazmak yerine insan mutlu olduğu anlara odaklansa daha hoş olur,nihayetinde mutluydun o zamanlarda neden pişmanlık duyuyorsun ki?
YanıtlaSilPişmanlık duymayı kimse istemez. Ama eğer pişman olmaya zorlandığınız durumlar varsa bu vazgeçilmez, gerçeklerden kaçılmaz bir hal alıyor.
YanıtlaSilMutlu değilim diyemem, aksine mutluyum ama hayatınızdaki bazı dönüm noktaları canınızı acıtabiliyor ve acıyı görmezden gelemiyorsunuz. Teşekkürler yorumunuz için..