Ana içeriğe atla

The day that you stop running - Is the day that you arrive

 Aldığım sen kokusu ta içime kadar işlemiş.
kalbimin en derin en koyu yerine sinmiş.
nefes aldıkça hissediyorum.
nefes aldıkça kalbime dokunuyorsun.
uzanıyorum yıldızlara karşı.
üzerine yattığım çimenlerde göz yaşlarım var.
kafamı koyduğum yerde en sevdiğim hırkan.
gözlerim kapalı.
dudaklarımda küçük bir tebessüm.
aldığım koku sadece sana ait.
göğüs kafesim sıkışıyor.
parmak uçlarım terli,
dokunduğun her yerim üşümüş
nefesini hissettiğim dudaklarım sessizliğe yüz tutmuş.
hayır ağlamıyorum üstümden yağmur bulutu geçti.
hayır ağlamıyorum gözüme biraz sen kaçtı.
sadece tedirginim.
ruhum ıslanıyor.
kıyafetlerimi çıkartıp en sevdiğim hırkanı giyiyorum
ayaklarımda senin aldığın babetlerim. 
ilerdeki ormana doğru koşuyorum
korkaklığım üstümde.
(senin olmadığın zamanlarda hep böyleyim aslında)
birbirine benzeyen bir sürü ağaç var.
ilerlediğim takdirde geri dönemeyeceğimi biliyordum
ama durmadım.
sonunu göremediğim, belkide sonunun olmadığı bir yolda yürümeyi göze almıştım.
seni bulamayacaktım belki, 
ama bulabilme ihtimalinin verdiği mutluluğu gözardı edemezdim.
bu riski göze alamazdım.
alabileceğim en büyük risk seni sevmekti.
kayboldum şimdi.
yürümekten yoruldum.
yağmur ağır geldi vücuduma.
yerde yatan beden bana ait.
ruhum ise bir sen daha saklıyor içinde.
devam ediyor yola.
seni aramaya.
çıkmazlara..
sana sormadan aşık olmamla ,
bana sormadan beni terk edişindi aslında aynı olan. 
Umarım şimdi beni anlıyorsundur..




  ~


The day that you stop running
Is the day that you arrive 
 
Just Enjoy The Ride  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...

Çalılara Takılan Hayatlar

Hayatın bunca kaosuna terk edilmiş olmayı tabi ki dilemezdim ama hiçbir şey düşündüğüm ve istediğim gibi gitmedi. Öyle ki gitmeyecek de.  Paranın ve işin, sevgiye tercih edildiği bir hayatın içinde nefes alıyor olmak canımı ne kadar yakıyor bilemezsiniz. Yokların içinden var etmeye çalıştığım bunca hayat planı, yerini bulamayan kocaman bir sevgi ve başkalarının değer yargıları arasına sıkıştırılmış değer sorunsalı. Nedendir bilinmez başkalarının düşünceleri arasında kaybolmaya can atan insanoğlu, bu düşünceler çerçevesinde hayatını idame ettirmeyi öğreniyor ama kendi kararlarını verebilmeyi ve verdiği kararlarla mutlu olmayı beceremiyor.  İnsanoğlunun insiyatifine bırakılan bu hayatlar ne yazık ki yaşam telaşı içerisinde bölünmeye uğruyor. İş, aile, para, birliktelikler, akadaşlıklar... İstiyoruz ki hayatımız parçalansın ama bütün parçalar bizde kalsın. Peki sonra? Bir araya getirilemediği zamanda elinizde avucunuzda kalan şeyler sadece birbirinden kopmuş parçalar oluyor. Sonr...