Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri
Öyle bir şey ki dört duvar ne kadar dar gelebilirse o kadar dar geliyor. Bahçemdeki çiçekler soldu. Baharı tanımayan ruh halim sanki her şeye yansıyor. Bütün rüzgarlar kavga edermiş gibi esiyor.  Sürükleniyorum. Bilmediğim bir yolda rüzgar üstümde yürüyorum. Kulağımda sevmediğim şarkılar. Ceza veriyorum sanki kendime. Hayır diyorum büyüyeceksin. Dinleye dinleye duymamayı öğreneceksin. Yürüdükçe güçlenecek, sabretmeyi öğreneceksin. Yokluğa alışacaksın. Sevmediğin, istemediğin ne varsa alıştıracaksın kendini. Akşamları içtiğin 2 duble rakının keyfini çıkarabilmek için, içtikçe unutmak için alışacaksın. Öfkeyle kırdığın pencerenin camından giren o keskin soğukla kalbini donduracaksın. Hissetmemek için göz pınarlarını kurutacaksın. Yutkunamadığın her anın için biraz daha içeceksin. İçtikçe gecede biraz daha kaybolacaksın.  Kimler gelmiş sor kalbine. Kimler gidebilir kalbinden düşün. Gri hayatını ne kadar pembeye çevirebilirsin ki? Vazgeç çocuk, alışmak cahilliğin son noktası gibidir

Yapısal ve İşlevsel

Gerçekten sahip olduğunuz şeylerin, yaşamsal olarak size ait olduğuna mı inanıyorsunuz? Yapısal olarak değişen onca şey arasında gerçekten değişim kaosunun içinde bulunmayacağınızı mı düşünüyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız çok yazık. Aidiyet duygusunu kaybetmiş toplumlarda diye başlamıyor ne yazık ki cümlem. Çünkü toplumsal olarak kaybedilen ya da kazanılan bir olgu değil bu. Tamamen kişisel. Tamamen sübniminal. Ne gördüğün değil, ne anladığın önemlidir her zaman. Zaman ve aidiyet. Zaman ve diğer her şey. Kaybettiğin, kazandığın, unuttuğun, sinirlendiğin,mutlu olduğun, hissettiğin, belki de hissedemediğin ama var olan her şeyin kapalı kutusu. Doğrusal bir düzlemde ilerleyen ve durdurulamayan. Sahip olunamayan. Her daim olan ama asla oldurulamayan. Gerçekten de yaşadığımız şey kaos değil mi? Zamanın içinde hapsolmuş, kendine olan aidiyetini bu küçük kutunun içinde kaybetmiş et parçaları değil miyiz ? Sorulması gerekenleri soramadığımız için ve hatta Sorduğumuz soruların