Ana içeriğe atla

Düşümdeki yolculuk

Tek kişilik Aşk nedir ?
aşkın sözlük anlamı yoktur kısmen.sözlük ciddidir.
* iştahsızlıkla başlayıp tüm hücrelerin tek tek çıldırma moduna geçerek sonu nasıl biteceği belirsiz duygu kompleksidir
tarif edilemeyendir aşk.
yanındayken bile uzakta olduğunu hissetmektir. Surat asmaktır.
tanıdığınızı zannettiğiniz insanın yeni yanlarını keşfetmektir. Tazeliktir.
gerindiginde sizlayan vücut lafinin anlamini bilmektir. Derstir.
gözünü açtığında onu yanında görememektir. Hayal kırıklığıdır.
senin olmadığını bile bile sevmektir.
başkası ona dokunduğunda içinin sızlamasıdır.
yanından geçerken o güzel parfümünü içinde hissetmektir.
arkadaşça söylediği her kelimede gözünden akan yaştır.
adının baş harfini bile duysan yüzündeki o kendini bilmez tebessümdür.
seni sevmeyeceğini bile bile ona her geçen gün dahada bağlanmaktır.


gerçek bir aşk kahramanlığıdır. seni hiç iplemeyen birine sevgi veriyorsun lan işte. onun için ağlıyorsun, deliriyorsun, yırtınıyorsun, bunalıma giriyorsun. bir dakikacık yüzünü görmek için belki bir yıl savaşıyorsun. yılmıyorsun. mesaj bile gelmiyor, telefonun çalmıyor, sesini bile duymadığın halde seviyorsun. rüyanda görmekle hasret gideriyorsun. duygusal savaş bu. savaşların en zoru. elinde silahın yok, onunsa var.

sonunda yeniliyorsun ve hala seviyorsun. bu defa kendinle savaşıyorsun. unutma savaşı başlıyor. telefon elinde, "çaldırsam mı, mesaj atsam mı?" diye kendini yiyorsun. yıkılıyorsun, bitiyorsun, devriliyorsun ve hala seviyorsun. zerre almadan, yüzünü bir kez görmek için ömrünü vermeye hazırsın. budur işte.



Ne güzel söylemiş Cemal Süreya;

" biliyorum sana giden yollar kapalı
üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
"

" tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
"


+ seviyorum bu şiiri.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, k...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...