Ana içeriğe atla

bir ben daha yok bende

Nasıl bi gün bu ya.
nası bi hafta bu ya.
hayatım son 3 haftadır aldı başını gidiyo.
ha benmi götürüyorum? hyr efendim kendi gidiyo.

kuzenim ; hayattaki tek varlığım yarın gidiyo.
es es yolcusu.
özlediğimde kime gidicem ben.
telefonumun son arananlarındaki kişi artık uzakta olucak.
ayda yılda bir görücem.
dumanlı sabahlar olmicak artık.
aradığımda meşgule atıcak.
daha da özlicem onu.
gitmesin.bırakmasın beni.
canım.kardeşim.herşeyim o benim.
hayatımda bi onu bildim bi ben olarak

sende heskes gibisin artık..

D * tanıdığım güne lanet ediyorum.daha doğrusu onu sevdiğim güne.
bi insan hiçmi haketmez sevgiyi ya.
olmaz olsun.her gün ağlatırmı bi insan.
gün geçtikçe hiç beklemediğim şeyler öğreniyorum.
gün geçtikçe biraz daha kırılıyorum.
üzülüceğimi bile bile ; dün bu gün yarın sonraki gün.. biraz daha.biraz daha bağlanıyorum.
her gözyaşım aktığında içimde hissediyorum.
sigaradan her nefes alışımda nefesini hissediyorum dudaklarımda.
saçımda bir el hissettiğimde,ellerinin sıcaklığını hissediyorum yüzümde.
gözümü her kapattığımda o geliyor aklıma.
onunla uyuyorum-uyanıyorum.
piano sesi duyduğmda,sesi yankılanıyor kulaklarımda.
onu istiyor bedenim.
onu istiyor nefesim.
kalbim onu istiyor.
sevdiğim gibi sevsin istiyor.
ilşkimiz küçük ünlü uyumuna bile uymazken nasıl büyük ünlü uyumuna uymasını beklerim.
nasıl beklersin kalbim?
hepsi senin suçun.
sevmicek seni kimse.
bile bile nasıl seversin.
yapma.
bu seferde yarı yolda bırakma yüreğim.
bu kalp dayanmaz artık bir yokluğa daha.
tek başına bu aşkı yaşamayı kaldıramaz bu beden.

ya gerçekte olduğun gibi davran yada unut gitsin de.
dayanmaya gücüm yok artık.
bi sen daha kaldırmaz bu kalp.
her geçen gün sigaram gibi sende öldürüyorsun beni.
ya bırakmamı söyle yada ölüme terket beni ..

sen benim hiçbirşeyimsin- tıpkı herşeyim olduğun gibi ..



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, k...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...