Ana içeriğe atla

sepet sepet sıkıntı

Evde çok fazla sıkılmaktayım. Dışarı çıkasımda yok. ama evdede olmak istemiyorum. Yağmur yağsa aslında. bir güzel ıslansam. yada ıslansak. Kelebeğimde tatile gitti. yine ben kaldım buralarda. herkes bir yerlere gidiyor. ne kadar lanet bir senedir ya. hiç bişey yolunda gitmezmi. her gününde ayrı bir kasvet ayrı bir olay olabilirmi ya.. " Deniz kum güneş " moduna girmek varken , neden burada bunalıma girmişler gibi oturuyorum ! beni bu duruma sokana lanet ediyorum şu sıralar. hatta şu saniyeler. hatta her saniye ! Can sıkıntısından moda dergilerini defalarca okumaktan, her fotoğrafa ayrıntılı bir şekilde bakmaktan gözlerim bozulma safhasına gelmiştir. ve artık bu mide bulandırıcı bir hal almaya başlamıştır. işte bundan ; bu hale gelmekten korkuyorum ! Olamaz ya olamaaz !
He bu arada her gün filmde izliyorum. arada yeni filmlerde izlediğim oluyor tabi. ama genellikle evin hemen altındaki cd'ciye inip film almaya üşendiğimden dolayı eski filmler tekrür ediyor .. Geçen gece Fight Club ' ı  3. defa izledim. artık her sahnesi aklımda. sonunu bilip hala bir zevk alamadığım halde izlemeye devam ettim nedense. Kahkahalarla gülebileceğim bir film önerin bana. Yada dramda olabilir. Romantik bir film yada.. evet iyi olurdu.. Neyse onu bunu bırakında asıl sorun bu akşam ne yemek yapacağım.. Kaşarlı mantar sotemi yapsam. Ne zamandır kuymak yapmadık onumu yapsam acaba. yok yok çok ağır olur onlar bu sıcakta. en iyisi Karpuz ve peynir yemek. Ps oynayasımda var aslında ya. işin kötüsü sigaram yok. ve annem evdeyken içememek beni deli ediyor. En iyisi ben akşam dışarı çıkayım sigaramı alayım, biramıda alayım. geçeyim sahile..

Öpüyorum sizi..


Dipnot : neden bu kadar aptal ve saçma bir başlık seçtiğimi bilemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, k...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...