Ana içeriğe atla

son ki 3 ..

Bu gün tam 3 ay oldu sevgili.
Benden vazgeçeli..

Bensiz olmayı tercih edişinin
Bensiz mutlu oluşunun başkasında aşkı arayışının..

Güvenimi kırışının
Sevgimi haketmeyişinin..

Özümün artık sana çıkayışının
Yanımda olmayışının
Kokunu alamayışımın..

Senli cümleler kuramayışıın
Saçlarımla oynamayışımın
Doya doya öpemeyişimin..

Bir yerden sonra hep eksik kalışımın
Kalbimin atmayışının..

Evet sevgilim..


Bu gün " seni sevmiyorum " deyişinin tan 3. ay ' ı


..


Farklı kanallarda farklı programlarda atışıyoruz sevgilim!
Sen reytingi tavan yapan bir dizide yavşağın biriyle yiyişirken,
Ben ucuz bir yemek programında tarifini veriyorum senin...
 K.İ

Yorumlar

  1. Küçük İskender,kim ne derse desin tam bir pislik.
    Okumaktan çekiniyorum.
    Çok keskin kalemi.
    İnternette rastgelirsem okuyorum.
    Çünkü çok pislik kendisi.
    Korkuyorum.

    YanıtlaSil
  2. Eskiden bende öyle düşünürdüm.
    Sonradan o hallerinin sebebinin benimkilerden farksız olduğunu farkettim.
    Diğerlerinden ayıran özelliği olsa gerek keskin ve pislik oluşu.

    YanıtlaSil
  3. Can yakabiliyor.
    Bu yüzden pislik.
    Kalemi çok çok iyi.
    Zihni çok çok iyi.
    Bu yüzden pislik.

    Seni Küçük pislik! desek alınır mıki?

    YanıtlaSil
  4. küçük iskender. gerçekten acı yazıyo.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, k...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...