Ana içeriğe atla

Çarşamba Sabahı 2

Travis'le başladığım güne Patsy Cline'le devam ettim.
Müziğin sesini biraz daha açtım. Başka hiçbir şey duymak istemiyordum. Bütün sesler fazla geliyordu. Dün gece yeterince şey duymuştum zaten. Düşünülmeden sarf edilen cümleler, yersiz konuşmalar, bağırışlar, suçlamalar, anlamsızca yapılan yakıştırmalar ve daha fazlası.

Sakin başlamalıydım güne. Gece yatmadan önce bunu planlamıştım çünkü. Sakin olucaktım. Pazar sabahına uyanıyormuş gibi, sabah uzun bir tatile çıkıcakmış gibi uyanmalıydım. Ama olmadı. Gözümü açmamıştım ama uyanmıştım. İşte tam o sırada geceden kalma haliyle onu düşündüğümü farkettim. Böyle olmamalıydı. Ufak bir telaşa kapıldım. Ne yani bundan sonra her sabah bu şekilde mi uyanıcaktım ? Buna izin veremezdim. Aklımdan zorum varmış gibi kendi kendime tekrar düşünmeye daldım. O kadar dalmışım ki kapı sesini bir kaç çalışından sonra fark ettim. " açmasam mı çalar çalar gider " diye düşünsem de durmadı o kapı zili. Kolları ve paçaları uzun gelen pijamalarım yere sürüne sürüne gittim kapıya. 2 hafta önce sipariş ettiğim kargom gelmiş. " Zamanlamanız çok iyi " dedim içimden söylediğimi düşünerek ama sesim apartman boşluğunda yankılanınca anladım. Gülümsedi anlamsızca kargoyu getiren beyfendi. Teşekkür edip kapıyı kapattıktan sonra bir süre elime tutuşturulan kargoya öylece baktım. 2 haftalık süre zarfını ve öncesini düşündüm. Film şeridi dedikleri buydu sanırım.  
Sabah kahvem hazır olsun istemişimdir hep uyandığımda ama tabi ki bu sabah da olmadı. Elimdeki emanet sayılabilecek kutuyla mutfağa gidip kahve yaptım. Bir yudum aldım " sadece bunun için bile sevebilirdim kendimi " diyerek şımarttım kendimi kısa süreliğine. Yatağa oturup kutuyu açıp açmamayı düşündüm. Kahvem soğusun diye bahane aramıyordum tabi ki de. Kahvemi baş ucumdaki küçük masaya koydum. Elim masada duran telefona gitti. Kutunun içindeki; omuzlarının görünmesinden hoşlanmadığı için zar zor beğendiği kazağı" ndan haberi olmalıydı. 
Sonra dün akşam yaşananları düşündüm. tekrardan. " Yanındaki hangi sevgilindi ? " cümlesinden başka hiçbir cümleyi hatırlamıyor gibiydim..

21.42 de telefonum ona özel olarak kullandığım mesaj sesiyle ufaktan bir ses çıkardı. Günlerce beynimden gitmeyecek olan kelimeler bütünü yer alıyordu mesajda.

- Yanındaki hangi sevgilindi?
- Yanımdaki ? Hangi sevgilin ?
- Evet ?
- Ne dediğinin farkında değilsin bence. 
- Yoo büyük bir farkındalıkla soruyorum

Ne ? 
Gerçekten bu soruyu soruyo muydu bana? Bir araya geldiğinden iğrenç bir anlam ifade eden bu kelimeleri kurmuş olamazdı. Hayır hayır bu kadar basitleşmiş olamazdı her şey. 

Konuşmanın geri kalanına adapte olamadım. Bir çok cümle kuruldu, anlamlar karıştı. Kafamdaki düşünceler aşure kazanından farksız bir hale geldi. Algılarım kapandı. Saatlerce tartıştık bu cümlenin üzerine. Boşa tartışmışız aslında. Şuan anlıyorum ki zaten bunu düşünüyormuş. Bahane yaratıyormuş kendince. Ben anlamamışım sadece. Kırıcılık kısmını fazlasıyla aştığından dolayı beynim yine hata vermiş o sırada. Konuşmanın sonunu hatırlıyorum. Her ilişkide kaçtığım kısımdır bu. Ayrılık konuşmalarını yapamam. Bu sefer yaptım sanırım. 

- Ben yokum bundan sonra.
- Yoksun zaten.
- Kurduğun cümleden sonra olamam zaten.
- Tamam.
- Tamam.

Oturmuş maaşımdan son kalan parayla aldığım lanet olası kazağın geldiğini haber verip vermemeyi düşünüyordum ki tek bir hamleyle daha fazla düşünmemek için aradım. Kulağımda yankılanan ilk " dııııııttt " sesinden sonra panikledim. Gerildim daha çok. Uyumayı sevdiğinden o saatte uyanmamış olacağını düşünemedim o an. Tam kapatıcakken uykulu sesini duydum. Ne kadar kızgın olsam da kalbim bütün ritmini kaybetti sesini duyguğum an.

- Efendim?
- Kazağın şey olmuş

O titreyen sesim olmamalıydı, cümlenin sonunu getirebilmeliydim. Napıyosun kendine gel dün geceyi düşün. Topla kendini ve soğukkanlı bir şekilde konuş. Yapabilirsin.

- Ne olmuş ?
- Kazağın gelmiş alıcak mısın ? Atmak istemiyorum.
- Atarsın.


Atarsın mı ? 
Lan sen mutlu olasın, yüzün azıcık gülsün diye uğraşmışım ve sen hiçbir önemi yokmuş gibi at mı dedin bana o kazağı ? Tabi ki müthiş bir sinirle tamam deyip kapattım telefonu. Sakin olmalıydım. Güne bu şekilde başlamayı planlamamıştım. Sakinleşmek için kahveme yöneldim. Aldığım soğuk kahve yudumu beni daha da sinirlendirdi. Kendime kızdım bu sefer de.

Kalkıp bir kahve daha yaptım kendime.
Kazağı da atamadım.

Arar sandım.
Aramadı.
Ben de sigara yaktım.













Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, kıymet bilmekten falan. Sen

Gülerken Gözleriniz Kısılmasın

Bazen düşünüyorum da en büyük yanlışı ben yapmışım sanırım. Uçsuz bucaksız bir ormanda kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi.Yolunu bulamayanlarla aynı havayı soluyorum sanki o ormanda.Her şey birbirine benziyor.Birkaç adımda bir duruyorum.Etrafıma bakıyorum.Kendi çevremde dönüyorum.Tanıdık bir yüz , bir ses arıyorum.Bulamayınca kendi başımın çaresine bakmam gerektiğini anlıyorum.Buraya kadar nasıl geldiğimi hatırlamaya çalışıyorum.Her şey kesik kesik.. Zaman kavramını yitirmiş gibi ne öncesini ne de şimdiyi hatırlayabiliyorum.Korkuyorum.Kandırılıyorum belki de.İnanmam gerektiğini düşündüğüm doğrularım var.Yanlışlanabilir olsalar da bunu yapıcak kimse yok.Yalnız demeye de dilim varmıyor.Öyle de değil aslında.Bulunduğum ortamın, durumun getirilerine maruz kalıyorum.Çaresizim.Elimden gelen şeyleri uygulamaya kalktığımda boşluğa düşüyorum.İster istemez kendimi suçluyorum.Çıkış yolları hep bir şeyler kaybettirir karşılığında.Buna hazırmıyım bilmiyorum. Her başlangıcım bu sefer farklı olaca

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan akıllandığını