Ana içeriğe atla

Hiçistan'da kaybolmak

Yutkunamıyorum sanki. olmuyo, başaramıyorum. yarım kalbimle ayakta duramıyorum. tek başıma yürütemiyorum. nefes almak daha da zorlaşıyor. sol tarafın, kalbinde olamk üzere felçli gibi. söylenenleri kaldıramıyorum artık. en ufak bi söz bile içime oturuyo. kalbimi acıtıyor. garip bi ukte gibi kalıyor içimde söylediklerin. " ben seni çok sevmiyorum. ama seviyorum " kalbim durur bu sözden sonra benim.sancı girer yüreğime. ben bunu zaten biliyorum. beni sevmediğini biliyorum. ama bunu her kavgada yada tartışmada dile getirme artık ! yeter nolur ! sevgilim , herşeyim dediğim insandan duymak daha da yakıyor canımı. zaten aklımdan çıkmıyor söylediklerin. bide üstüne üslük bunu yinelemen yoruyor beni. gücüm kalmadı artık. suya baktığımda seni görmek isterken suyun bulanıklaşmasından bıktım.
yapma lütfen.söyleme artık şunu. kaldıramıyorum neden anlamıyosun. neden anlamak istemiyosun.. söylediklerimi unut. anlattığım herşeyi unut..
yardım et bana. kalbimin atmaya bile gücü yok artık. 
Bir sevmek bin defa ölmek demekmiş ..


"  Vazgeçtim…
Gözlerinden,
Vazgeçtim…
Sözlerinden
Bir ah de yeter.
Sessizce, kimsesizce,
Gönderdim dudaklarımı
Öpme al yeter.
Hiç tanımaz tenim ellerini,
Bilmez yüreğim bilmez yüreğini
Ah bu koku, bu ten, bu dokunuş
Ah bu delilik sarsar bedenimi
Yok olma zamanı şimdi…  "

seviyorum bu şarkıyı.
evet,evet seviyorum.

seni sevdiğim gibi..
içten, taa derinden ..

Yorumlar

  1. herşey düzelir umarım.

    YanıtlaSil
  2. Mümkün değil.

    YanıtlaSil
  3. Evolet ,
    Belki düzelir. ama düzeldiğinde herşey paramparça olmuş olabilir.

    buda Brokolik ' in dediğine tekabul eder..

    keşke düzelse..

    YanıtlaSil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Ellerinizden öper :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kaçmanın Dayanılmaz Hafifliği

 Yazmaya başladığım ilk zamanı hatırlıyorum. Benim için oldukça büyük olan bu kaçış zaman içinde tanımlayamadığım ve kelimelerle ifade edemediğim bir şeye dönüştü. Ürün açıklaması gibi sözcüklerimi anlamsızca ard arda sıralayamazdım tabi ki ama yan yana geldiklerinde de ifade eksikliği doğuyordu.  O zamanlar annemden, babamdan, koca bir aileden kaçarken, şimdi bu kaçışın tek bir insana sirayet etmesi kadar aptalca bişey olamazdı. Önüne geçemedim. Kaçtığım her şeyin yerine koyduğum tek bir insanın bu eksikliğe ve aptallığa sebep olmasını aklım almıyor genel olarak. Bu benim suçum gibi hissediyorum çoğu zaman. Annem her zaman insanları çok sevdiğim ve sarılarak sevgimi gösterdiğim için kızardı. O kadar haklıymış ki sevgimin hiçbir insanda bir karşılığı olmadığını kollarımın arası boş kalınca anladım.  Büyüyünce her şey çok farklı bir hale bürünüyormuş ve ben bunu çok geç fark ettim. Ne kadar akıllandığım konusunda kendimle hala ortak bir paydada buluşabilmiş değilim. İnsan ...

E sen bayaa Orospu Çocuğuymuşsun !

Söyle be büyük adam,  ' sayende '  bu kaçıncı 0 (sıfır) ı tüketişim ? Sana ait bütün kelimelerimi tükettim bu gün. Yaptığım en iyi şeyin seni sevmek olduğunu düşündüğüm zamanlara lanet ettim ilk defa. Bunun sebebi sen misin yoksa ben miyim bilinmez. Ama beni hataya sen sürüklemedin,  kendim sürüklendim. Kendim yaptım onca aptallığı. Her defasında inandım.  Güvendim lan güvendim. bu kadar basit miydi seveni kandırmak. Bu kadar mı kolay artık yalan söylemek. Yüzüme bakarken hiç mi için acımadı be adam. Hiç mi gururun yok senin.  Orospu çocukluğu nun bu kadarı da çok fazla. Ben kötü biri değilim. Sadece sessizliği bilirim. Ama artık susmak istemiyorum. İnsanın, sustukça daha da üzüldüğünü biliyorum. Yıprandım. Tükendim. Rüzgarında bi o tarafa bi bu tarafa savruldum. E be vicdansız nasıl yaşarsın sen şimdi o yürekle. Bi de utanmadan, yaptığın onca acımasızlıktan sonra kalkıp bana sevgiden bahsetmez misin.  Ah be oğlum sen ne anlarsın sevgiden, k...

Paralel Evrenlerde Kararsızlık

Bu zamana kadar sahip olamadığım şeyleri mi sevdim yoksa sevdiğim şeylere mi sahip olamadım bilmiyorum. Bunu zaman içinde anlamaya çalışırken fark ettim ki zaman herkes ve her şey için akıyormuş. Kaybettiğim şey aslında zamanmış. Her şeyi sindirebilirdim belki ama zamansal problemlerin yarattığı duygusal tahribatlarla başa çıkamıyorum. Sabah uyanır uyanmaz kendimi ödüllendirmek adına kahve yapıyorum. Hava dünden daha soğuk. Gökyüzü grinin ve mavinin en bunaltıcı yönlerini almış kendine. Dün geceden kalan playlist, sarhoş bir insanı andırarak sabahın ilk ışıklarında dahi çalmaya devam ediyor. Üstümdekilere bakmaksızın evin verandasına adım atıyorum. Soğuk kollarımı ısırıyor sanki. Yüzüme çarpan rüzgar, ormanda çekilen kaçış sahnelerini hatırlatıyor. Hissediyorum, üşüyorum, iliklerime kadar çarpıyor ama ne var ki aldırış edesim gelmiyor. Geceleri oturup yıldızları izlediğim, annemden kalan sıkıcı ama bir o kadar da en sevdiği şarabından kokan (nasıl olduğu konusunda en ufak bir fikri...